Şarkı Meydan Okuması'nda sona geldik. Göz açıp kapayıncaya kadar ama oldukça da eğlenceli geçen bir 30 gün. Bu güzel etkinliğe öncü olduğu için Zihnin Arka Sokakları'na teşekkürlerimi sunuyorum :) Son soru: "Alfabetik sıralamada mp3/iPodiTunes'taki son şarkınız hangisi?" Bu soruya 2 şekilde cevap vereceğim. Son yıllarda çoğunlukla YouTube üzerinden yaptığım listelerden müzik dinliyorum. O yüzden buradaki listelerime eklediğim son şarkıyı paylaşacağım. Geçenlerde, yine iş çıkışı radyodan rastgele birşeyler dinlerken farkettiğim ve sözlerini dinledikçe boğazıma bişeylerin oturduğunu hissedecek kadar içten ama bir o kadar da güzel bir Göksel şarkısı; Sen Orda Yoksun:
Diğer seçenek ise telefonumdaki şarkılarımın alfabetik sıralamada sonuncusu; Summer Wine:
Meydan okumaya göre haftaya oynayarak başlıyormuşuz. Ne hoş :)
Taa 2. günden bu konudaki tavrımı ortaya koymuşum. Benim bünyemde dans zumba demek, zumba latin, latin ise Shakira! Kısacası, söz konusu dans ise ben Shakira'cıyım.
Bir haftasonu klasiği olarak çifte şarkılı cevabımla burdayım! 27: "Tek başınıza söylemekten keyif aldığınız şarkı hangisi?" Böyle soruları da düşününce direk net bir cevap aklıma gelmiyor. Zaten genel şarkı söyleme biçimim playback'ten yanadır. İlla ki arkadan enstrümanlar ve hatta şarkıcı da bana eşlik edecek. Ortam ise şöyle olmalı. Herhangi bir caddede [mümkünse kalabalık] kulağımda müzikle yürüyorum. [Hele ki iş çıkışıysa daha müthiş.] Bu şekilde şarkı söyleyerek yürüyen birine rastlarsanız ben olabilirim. Şarkım ise Krallar:
Mabel Matiz-Krallar
28: "Islıkla eşlik etmekten hoşlandığınız şarkı hangisi?" Ahh ıslık çalmak! Hep özendiğim ve beceremediğim birşeydir. Ama eğer ıslığı başarabilirsem öncelikle Hişt'ten başlamak isterim. Zaten ilk nakarattaki Hişşşt'i ıslıkla başarsam bu da yeter şimdilik benim için :)
Meydan Okuma bugün de özel hayatlara dokunan bir soru ile devam ediyor :)
"Size sevgilinizi hatırlatan bir şarkı seçiniz."
Öncesinde başka birşeyden bahsedeceğim. Ben pek şiir insanı değilimdir, burada da belirtmişimdir. Tarif edemediğim bir düz yazı merakım var. Bunu kendine dert edinen yakın bir arkadaşım, bana şiiri sevdirme oturumları düzenlemeye başladı epeydir. Herşey eğitimle mümkünmüş. Bende hafiften bir şiir sempatisi oluşmaya başladı. Arkadaşımın başarısıdır tamamiyle! Bir kez de buradan teşekkür etmiş olayım :) Son oturumdaki şiiri o kadar yakın buldum ki kendime, blogumda paylaşırım diye düşünmüştüm. Tam da bugün için çok anlamlı oldu. AYRILIK AYRACI
Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun
Bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın
Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi
Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde
Ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada
Kirletilmemiş bir bulut bile yok artık
Böyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda
Yaşadığın kent de sana benziyor gitgide
Ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor
Ya da erteletiyorum biletimi son anda
Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam
Karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin
Yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık
Fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek
Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için
Uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara
Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr
Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada
Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı
Ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde
Konuşacak bir şeyler bulamıyorsak günboyu
Derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa
Ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın
Ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını
AHMET TELLİ
Soruya dönecek olursam; bitip gitmiş, hatta eksileri artılarını çok çok aşmış bir ilişkiden bile sağ kurtulmayı başaran bazı şarkılar var. Bir de en şiddetli yağmurların bile ışıltısını söndüremediği bazı sabahlar...
Meydan Okuma'da sonlara yaklaştıkça sorular zorlaştı. "Peki en sevdiğiniz şarkı hangisi?" Şimdi bu soru nasıl cevaplanır?! İşte bu şarkı desem, bir diğeri alınacak. En iyisi biraz başka şeylerden bahsetmek...
Malumunuz İstanbul ve bir çok şehir karlar altında. Okullar tatil, iş yerleri evden çalışmaya teşvik ediyor. Hal böyle olunca ben de mazide kar arayışlarına kapıldım 2 gündür. Ne demek "mazide kar"? Efendim şöyle ki; ben eskiden kar, yağmur, çamur demez her fırsatta fotoğraf çekmeye koşardım. Öyle şimdiki gibi ayy üşütüp yine hasta olurum, en iyisi evde takılayım filan triplerinde hiç değildim. Nasıl özlüyorum o zamanları... İşte bu özlemden olsa gerek 3 yıl önce çektiğim bazı fotoğraflar aklıma düştü. Günlerdir harici disklerimi arıyorum, tarıyorum, YOK! Sebebine gelince, bir tür virüs bulaşmış, benim klasörlerimi görünmez yapıyor, halbuki ordalar. Ama bir şekilde isimlerini hatırlayıp adres çubuğuna manuel yazınca erişilebiliyor. Tabi ki çözümü var bu durumdan kurtulmanın ama biraz uzun. Hatırlamaya çalışmak ne menem derttir, bilendir bilir. Ben de eski chat loglarımı, mailllerimi kurcalamaya başladım. Bir nevi Sherlock'luğa soyundum. Maziye bulaşmak biraz gülümsetti, biraz üzdü ama sonunda buldum! Sadece Üsküdar'a kar fotoğraflamaya da gitmemişim üstelik. Kardeşimle en sevdiğimiz kafede keyif yapmışız, üstüne bir de arkadaşıma ev oturmasına filan gitmişiz. Güzel günler... Fotoğrafların bir kısmı buradalar:
"Sevdiğiniz bir filmden şarkı seçin." İşte geldik, en sevdiğim şarkılı sorulardan birine. Filmler, şarkılar... Bence film müziği konusu başlı başına bir sanat dalıdır. Bazı filmler var ki; hayatta dinlemem dediğiniz şarkılara kitlenmenizi sağlıyor. Ya da bazı şarkılar var ki; adeta yıllar öncesinden sırf bu film için yapılmış izlenimi doğuruyor. Ben ki; izlediği filmlerin müziklerini bir listede birleştirip, bunu da döndürüp döndürüp dinlemek suretiyle o filmleri ufak boyutta da olsa tekrar yaşama meraklısı biriyim. Bu soruya da tek bir yanıt veremeyeceğim için mini bir liste sunacağım. Daha önceki sorularda bahsettiğim 500 Days of Summer'ın Please Please Let Me Get I Want'ı ile Darjeeling Limited'in Where Do You Go To My Lovely'sine selam göndererek başlayalım. Kaybedenler Kulübü... Kendisi başlı başına kült bir film iken müzikleri de bir o kadar güzeldir. En sevdiklerimden, filmden bir sahne ile Dilek Taşı:
Güzel bir yol filmi olan Away We Go'dan All My Days:
Shape of My Heart. Leon'a bu kadar yakışacak bir şarkı daha olabilir miydi diye düşündürmüştü.
Bu liste o kadar uzar ki :) Bir noktada kesmem lazım.
Finali Onur Ünlü'ye ayırdım. O'nu bilenler bilirler. Onur Ünlü, bu ülkedeki en ezber bozan yönetmenlerden biridir. [En azından benim yetişebildiğim.] Yaptığı işler, kullandığı müzikler... vs. Leyla ile Mecnun'u çoğu kişi bilir de filmleri, özellikle de eski filmleri pek bilinmez. Burada paylaşmak için Beş Şehir'de kullandığı şarkı Beni Vur'u seçtim. Film için o kadar anlamlı ve tutarlı bir şarkıydı ki; "Hayatta arabesk dinlemem" diyen insanları bile hayran bırakmıştı.
"En sevdiğiniz gruptan bir şarkı seçin." Yine öyle kolayca cevaplayamayacağım bir soru; hatta tekil cevap veremeyeceğim. Hayatımı film şeridi gibi önüme seriyorum. [Sadece bu soru için değil :) Bu ara başka sebeplerden ötürü de yapıyorum bunu. Hazır sermişken gruplara da bakayım.] Beğeniyle dinlediğim çok grup var. Diğer soruların cevabı olarak çokça bahsettiklerimi tekrar seçmeyeceğim... Mesela; Muse, Beirut, PJ, The Smiths filan. Sonra Türklerden MFÖ, Gripin, Badem var. Bugün 2 şarkı var aklımda. İlki çok sevdiğim Apocalyptica'dan One:
Apocalyptica - One
Diğeri, başka çok sevdiğim Ezginin Günlüğü'nden, paylaşmaya bile kıyamadığım Zerdaliler:
"Sizi umut dolu hissettiren şarkı hangisi?" Cevabımı peşinen vereyim: Styx - Boat on the River Tam da yorgun bitkin haldeyken başlayan haftanın ilk günü, nasıl da ihtiyaç var şimdi bu şarkıya. Kendisini pek severim. Huzur bulur, umut dolarım. Benim Ekim'de İlkbahar'ımın soundtrack parçasıdır, aynı zamanda. İyi haftalar olsun...
Styx - Boat on the River
*** Take me down to my boat on the river I need to go down, I need to come down Take me back to my boat on the river And I won't cry out any more
"İlk aşkınızı hatırlatan bir şarkı seçin." Buna tam olarak ilk aşk denebilir mi emin değilim. Belki de ilk hoşlanma... İlkokul 2. sınıfta, İstanbul'dan Mersin'e taşındığımız için okul değiştirmiştim. Yeni sınıfımda bir çocuk vardı, ismi Enes. Aman Allahım! Ne kadar da tatlıydı, deyim yerindeyse tam bir erkek güzeli. Ertesi dönem de O, İstanbul'a taşındığı için bir daha görüşemedik. Bu yüzden yakışıklı lafını kullanamayacağım. Benim aklımda tatlı Enes olarak yer etmiş. Hoşlanma sebebim ise biraz enteresan. Bahçede düşüp dizlerimi kanatmıştım. Sınıfın ecza dolabı da boyumun yetişemeyeceği yükseklikte olduğu için bana yardımcı olmaya çalışmıştı. Geçmiş gün, tam hatırlayamıyorum. Sanki O da yetişememişti dolaba. Ama olsun. Mühim olan bana, yardım etmeye çalışmasıydı :) Bakınız, bunca yıl sonra hala aklımda kalabilmiş ve de 21. sorumun cevabına ithaf olmuştur. Kendisi bir şekilde bu yazıyı okuyorsa yorum bırakmasını rica ediyorum :P Sıradaki parça sana geliyor Enes :)
Bugün tuhaf bir gün. Kimisi için sevgi günü, kimi için ise ölüm. Sabah okula giderken kardeşim aradı, acı haberi verdi. Malum; ben tv de izlemiyorum, sosyal medya ile de alakam yok. Kısacası habersiz yaşıyorum birçok şeyden. 20 yaşında bir kızcağız öldürülmüş. Hem de ne vahşi bir şekilde! Söyleyecek laf bulamıyorum. Allah rahmet eylesin, ailesine sabırlar versin. Düşündükçe aklım almıyor, kanım donuyor. Nasıl bir toplum haline geldik? Ortadaki cinayet zaten yeterince acımasızca. Peki ya buna kalkışan o 3 adamın ruh hallerine ne demeli?! Diyelim ki; bir tanesi şuurunu kaybetti, böyle bir çirkinliğe kalkıştı. Diğer ikisi de mi aynı ruh halinde, aynı sapık zihniyette? Hepimiz bu kadar hasta mıyız? Bilemiyorum. Aklım almıyor.
***
Hiç içimden gelmemekle birlikte, usülen meydan okuma için de birşeyler yazayım. Bugünkü sorumuz: "Geçen yazı hatırlatan bir şarkı seçin." Açıkçası ben mevsimler periyodunda yaşamıyorum galiba. Daha çok aylık ya da haftalık süreçlerde geçmişe dönüp bakmak, anlamlı ve hatırlatıcı geliyor. Yani; Ocak soğuktu şunu bunu yaşadım, Mart çok dolu geçti, Nisan çok karmaşık, Eylül ne zaman gelecek...vs gibi lafları çok kurarım. "Geçen yaz" için de epey düşündüm. Geçen yaz ne dinliyordum, ne yapmıştım, neyi keşfetmiştim gibisinden... Benim çeşitli müzik listelerim vardır, döndürüp dolaştırır onları dinlerim. Çoğu da 20 gündür bahsettiğim şarkılar. Geçen yazdan aklımda kalan en önemli keşif; AN'dan İçeru grubudur. Ramazan'da görmüş, beğenmiştim. İnternette 10-12 tane videoları bulunuyor. Her biri farklı bir semtte çekilmiş.
"Dinlerken sizi isyankar hissettiren şarkı hangisi?" Bu meydan okuma boyunca nasıl da değinmedim dediğim: Evanescence! Nihayet sıra geldi, hem de "isyankar şarkı" kategorisinde :) Amy Lee'nin bas bas bağıran sesi, hayatımın [bilhassa öğrencilik yıllarımın] bir dönemine sağlam damgasını vurmuştur. Anmamak olmaz. Şarkı konusunda kararsızım... Nedense ilk aklıma geleni çalacağım:
Evanescence - Everybody's Fool
Sabah sabah eski listelerime döndüm, iyi mi?! :)
Kategorinin temeli "isyan" gibi görünse de; bu tür müzikler, ben de daha çok güçlü hissetme etkisi yapıyor. Bunu da dipnot düşmesem olmazdı.
***
Şimdi magazin bülteni!
Madem Amy Lee'yi andım. Bari ufak çapta araştırma yapayım dedim. Hali, keyfi nasılmış... Epeydir görüşmüyorduk. O isyankar şarkıların solisti evlenmiş, barklanmış, bir de çocuğu olmuş. Hem şaşırdım, hem sevindim. Bari Amy mutlu olsun :)
"Kafanızda durduk yere ara sıra çalan bir şarkı seçin."
Bu soru da düşündürücü oldu benim için. Halbuki zaten kafamızda dönüp duranı söyleyeceğiz :) O kadar çok ve aslında neden orada olduklarını bilmediğim(!) şarkılar var ki aklımda...
Mesela bir tanesi; Funda Arar-Roman'dır. Hatta daha önceki bir soruda çaktırmadan ip ucu vermişim. Bu şarkı, daha doğrusu sadece ilk 2 dizesi, neden yıllardır kafamda dönüp durur. Asla anlam vermediğim bir husustur :)
Çok ağladım diye sevdiğim o filmi Yine yeni baştan izlemek gibisin
Bir diğeri ise Sezen Aksu'dan. Pek de sevdiğim bir şarkıdır. Sanırım, belli bir ruh halindeyken aklıma düşüyor. Bir nevi kendime dönüp konuşmak gibi:
Ne yapsan olmuyor gözüm Terk etmiyor bizi hüzün
En sevdiğimi sona bıraktım. Kendisi çoğunlukla kulaklığımı takıp, ilk dinlediğim şarkıdır. Aklımın daima en kenarlarında bulunan demeliyim. Bir nevi siftah şarkım :)
"Sizi sakinleştiren bir şarkı seçin." Şimdiii açalım playlistleri karıştıralım. O kadar çok ki bu sorunun cevabı, yine birkaç seçenek sunacağım. Söz konusu sakinleştirmek ise Jorane'den başlayalım.
Jorane - Pour Gabrielle
Hala yatışmadı mı sinirler? O zaman Mazzy Star gelsin:
Mazzy Star - Flowers in December
Bu şarkıyı da promosyon olarak çalıyorum. Anısı var çünkü, es geçemeyeceğim :) Kasım'da 3 hafta kaldığım Kuveyt'te otelin kahvaltı salonunda çalardı, her sabah. O sayede keşfetmiştim. Gittiğim her yorumsuz/yeniülkede olduğu gibi zaten yeterince huzurlu olan bünyemi daha bir pamuklaştırırdı; The Corrs:
Günaydın, Bugün meydan okumada 16. gün: "Ebeveynlerinizi hatırlatan bir şarkı seçin." sorusuyla devam ediyor. Bizimkiler Mersin'de yaşıyor. Ne zaman yanlarına gitsem, arabaya atlayıp uzun/kısa bir yerlere gideriz. Hayatımın en keyifli anları, o arabada müzik dinleyip etrafı seyrederek ve mutlaka bir şeyleri hayal ederek geçen kısımlardır. Aslında Karadenizli de değiliz ama bir ara arabada Kazım Koyuncu CD'si vardı. Ona sarmıştık. Arabaya biner binmez illa o cd takılacak. Ebeveynlerime ithafen o cd'den bir şarkı çalacağım:
Tam da meydan okumayı yarılamışken, 15. gün sorusuyla sarsıldım: "Size başkası tarafından söylenmiş olan bir şarkı seçin."
Çünkü, efenim bu devirde kim kime şarkı söylüyor?! En azından ben bu kadar şanslı değilim sanırım. Ve Zihin'den teyit alarak şu şekilde cevaplamaya karar verdim; "Bir konserde ya da etkinlikte sana ithafen söylendiğini hissettiğin şarkı hangisidir?"
3-4 yıl olmuştur. İş için Ankara'ya gitmiştik. Haftasonu ne yapalım diye düşünürken, MFÖ konseri olduğunu öğrendik. Hemen bilet alıp yola düştük. Aman Allahım, nasıl bir soğuktur! Hafiften yağmur da yağıyor.Yanlış hatırlamıyorsam, konser Odtü Vişnelik'te. Ben incecik mavi bir elbise ve babet giymişim. O kadar üşüdüğümü hatırladığım bir zaman dilimi daha yok :(
MFÖ epey gecikti, sabırlar taştı. Zaten donmuşum. Sahneye Tam Ortasındayım ile girdiler. O an büyülenmiş gibiydim. Sanki şarkıyı direk bana söylediler gibi bir hisse kapıldım. Üşümeyi de donmaya yüz tutmuş ayaklarımı da unutmuşum. Mükemmeldi. Hala da bu şarkıyı her duyduğumda, o akşama giderim.
***
Tam ortasındayım yağmurun Karın soğuğun ortasındayım Nasıl da paylaşıyor insan isterse Nasıl da birmiş meğer hasretler Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye Sevmeye, öğrenmeye
Tam ortasındayım yolun Hmmm koşunun ortasındayım
Tam varıyorum ki hedefe Bir yenisi başlıyor Bu oyun hep aynı, değişmiyor Hala devam hala figân Hem de bile bile Nasıl da paylaşıyor insan isterse Nasıl da birmiş meğer hasretler Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye Sevmeye, öğrenmeye...
Yine haftasonu dolayısıyla çifte yazı olacak. Aslında lise konusu benim için büyük önem teşkil ettiğinden dün aceleye getirmek istemedim.
13. soru: "Lise yıllarınızı hatırlatan bir şarkı seçin."
Lise yıllarım... Çabucak geçilecek bir konu değil. Kaç yıl geçse de hala geriye dönüp baktığımda hayatımın en güzel yılları diyorum. Belki her taşın altından umut fışkırdığından, belki henüz hayatın acı yüzleriyle tanışmadığımdan, belki de etrafımda yalan dolan pek olmadığından... Kısacası, çok güzeldi.
Müzik zevkim de o yıllarda şekillenmeye başlamıştır. Ben müzik dinleyerek ders çalışan birisiydim, hala da öyleyim. Odamda bir kasetçalar vardı. Aşağıdaki fotoğrafta göreceğiniz üzere, üniversite için taşınırken de yanımda getirmişim :) Yıllardır hiç kullanmasam da manevi önemine istinaden, kendisi mutfağımın dekorunu tamamlamakta :) Özellikle sabahları bu teybin radyosundan, Power FM'de Geveze in the Morning dinleyerek güne başlardım. Hatta beğendiğim şarkılardan karışık kasetler yapardım, sonradan hepsi kayboldu. Şekilden dikkat ederseniz, record(kaydet) tuşu içe göçmüş durumdadır. Çünkü, hep test çözerken sevdiğim şarkı başladıysa, koşa koşa gider basardım record'a. Bu heyecanlı atmosfere dayanamamış olmalı...
Geveze'nin yeri ayrıydı. O zamanlar içimden şöyle geçirirdim; günün birinde tanışma fırsatım olsa, gidip teşekkür edeceğim. İlginçtir; işe başladıktan sonra bir etkinliğe Geveze ile Bay J'yi çağırmışlardı. Fakat, o kadar sıkıcı bir programdı ki; gidip konuşmak şöyle dursun, onları dinlemeyip bahçede takılmıştık. Belki de radyoda sesini dinlerken hayal ettiğim kişi çıkmadığından, moralim bozulmuştu.
Çok uzattım :) Dediğim gibi lise yılları ve müzik hakkında konuşacak çok konum var. Neyse şarkılara geçelim...
Nedense aklımdaki en belirgin figür; Eminem'e ait. Üff ne popülerdi o vakitler! Benim bireysel şarkılarım dışında sınıfça dinlediğimiz şarkılar da vardı, onları da es geçmemem gerekir. Çok eğlenceli bir sınıftık. Bir arkadaşımız vardı; Hasan [üniversiteye hazırlanmak gibi bir kaygısı olmadığından, sınıfa müzik hizmetine adamıştı kendini :)] müzikçalar ve hoparlör sistemi kurar, bütün gün yayın yapardı. O şarkılardan da en çok aklımda kalan: Feridun Düzağaç'ınkilerdir.
***
14. soru: "Sizi mutsuz hissettiren şarkı hangisi?"
Şimdi bu kadar lise nostaljisinden sonra mutsuz hissettirene geçilir mi?! Madem sorulmuş cevaplayayım.
Aslında sil baştan demek güzeldir de bu şarkı beni çok yaralıyor. Şebo'yu da pek severim üstelik. Bir de şu var; söz konusu mutsuz etmekse:
Bugünün sorusu: "Kişisel marşınız olarak nitelendirdiğiniz bir şarkı seçin."
Dım dırırımm dım dım dım dım dırırımm!
Düşündüm taşındım ama yine o meşhur şarkımı seçeceğim. Bazı dönemler farklı marşlarım olsa da şu sıralar kesinlikle; "Please, Please, Please Let Me Get What I Want":
Hmm bir de es geçmemem gereken cep telefonu melodim var. Onu da her gün mutlaka dinlediğim için bir nevi kişisel marşım sayılır. Şurada da bahsetmiştim. Jolene ile nasıl tanıştığımızı net hatırlamamakla beraber, kuzenimin arşivini kurcalarken telefonuma aktarmış olmalıyım. Sonrasında hikayesini araştırınca çok etkilenip melodim yapmıştım, nerdeyse 1 yıl olacak.
Sözlerinden de anlaşılacağı üzere hüzünlü bir hikayesi varmış. Dolly Parton, ilk evlendikleri dönem eşinin etrafında dolanan ve çok fazla vakit geçirdikleri için üzüntü duyduğu kırmızı saçlı Jolene isimli bir bayandan esinlenerek bu şarkıyı yapmış. [kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Jolene_(song)]
Tatlı bir ritm üzerine yazılmış sözleri iç burkuyor. Çok seven bir kadının, sevdiğini kaybedeceği hissiyle yazdığı ve üzüntüyle seslendirdiği çok güzel bir şarkı.
Bu sorunun şarkısından ziyade hangi arkadaşıma ithafen cevaplayacağım konusunda zorlandım. En yakın o kadar çok arkadaşım var ki :) İşyerinden, spordan, ebrudan, okullarımdan, blogtan... Birini seçince diğerine haksızlık olacak gibi hissediyorum.
Tercihimi çok daha gerilere gitmekte buldum. Ortaokul-lise yıllarımı aynı sırada geçirdiğim ve sonrasında da iletişimi hiç kesmediğim canım dostuma gelsin bu şarkı. O zamanlar ikimiz de çok sever, söylerdik.
Sözlerine bakıyorum; biz de ne çok şey anlatırdık birbirimize. Bıkmadan, usanmadan saatlerce günlerce konuşurduk. Mesela araya haftasonu ya da tatil girdiyse, tüm gün hiç susmaz, olanı biteni aktarırdık. Hatta bir defasında sınıftan bir arkadaşımız gelip şöyle demişti: "Pardon ama birşeyi çok merak ediyorum; bu kadar konuşacak şeyi nerden buluyorsunuz?" :)
***
Anlat ki çözülsün dilim Ben rüzgarım demeliyim Rüzgarlığı anlat bana Senin gibi esmeliyim
Bugünün sorusu: "Düğününüzde beraber dans etmeyi umut ettiğiniz şarkı hangisi?"
Henüz hiçbir evlilik hazırlığım olmasa bile giriş şarkım çoktandır hazır :) "Muse - Unintended" Bu şarkıyı neredeyse ilk dinlediğim an, kararımı vermiştim. Sanırım sözlerine vuruldum. Zaten bu sözleri söyleyebileceğim/duyabileceğim biriyle evlenmeyi isterim. Belki de Matthew bile şarkıyı yazarken benim kadar hissiyat beslememiştir :P You could be my unintended Choice to live my life extended You could be the one I'll always love You could be the one who listens To my deepest inquisitions You could be the one I'll always love
I'll be there as soon as I can But I'm busy mending broken Pieces of the life I had before
First there was the one who challenged All my dreams and all my balance She could never be as good as you You could be my unintended Choice to live my life extended You should be the one I'll always love
I'll be there as soon as I can But I'm busy mending broken Pieces of the life I had before
I'll be there as soon as I can But I'm busy mending broken Pieces of the life I had before
"Gün boyu dinleyip de sıkılmayacağınız bir şarkı seçin."
Geldik zor bir soruya...
Şimdi nasıl tek bir şarkı ile yanıt vereyim? Üstelik cevap, ruh hallerime göre değişiklik gösteriyorsa. En iyisi kategorilere ayırıp cevaplandırayım :)
Herhangi bir günse, artık benim marşım haline geldiği tescillenmiş bir şarkı olan:
"Please, Please, Please Let Me Get What I Want":
İşyerinde ya da okulda çalışıyorsam ve kafamı fazla dağıtmadan, hafif tatlı birşeyler lazımsa: Beirut! Herhangi bir şarkısı, özellikle de "Elephant Gun":
Sinirli, canım sıkkın bir günümdeysem ve de sakinleşmem, mutlu olmam gerekiyorsa:
tüm Muse şarkıları, hele ki "Starlight":
Mutsuzsam, mutsuzluğumun muhattabıyla konuşamıyor anlatamıyor dinleyemiyorsam, hele ki muhtelif bir sebepse: "Müslüm Gürses - Nilüfer":
Bu liste uzar da gider. En iyisi diğer sorulara yanıt kalsın birazcık da :)
Blogumun 2. yılı dolayısıyla düzenlediğim çekilişim sonuçlandı!
Katılımlarınız ve iyi dilekleriniz için hepinize çok teşekkürler.
Kazanan talihli takipçim; Musa Özsarı :)
Tebrik ederim.
Musa Bey, size email üzerinden de ulaşacağım. Hediyelerinizi daha çabuk ulaştırabilmem için, lütfen mail kutunuzu kontrol ediniz.
Merak edenler için çekilişin arka planı:
Çekiliş linklerime yorum bırakan ya da bana özelden ulaşan herkesi bir excel dosyasında listeleyip, daha sonra https://www.random.org/ aracılığıyla kazananı belirledim. [Kendi bloglarında duyuru yapanlar için extra bir hak daha vermiştim.]
Yeni yazılarda, belki yeni çekilişlerde görüşmek dileğiyle :)
Günaydın, günaydın, günaydııınnn! Yağmurlu bir güne, Şubat'a merhaba. Bugün Şarkı Meydan Okuması'nda 8. Gün, şııppp diye hızlıca cevaplayabileceğim bir soruyla devam ediyor: "Reklam izlerken keşfettiğiniz bir şarkı seçin."
Nescafe Xpress reklamı ile keşfettiğim ve de uzunca bir süre güne başlama şarkım olarak kullandığım: "American Authors - Best Day Of My Life"
Madem Güne Merhaba konseptine geçtik, bu sabahki okumalarımdan da birşeyler serpiştireyim.
Bu aralar işe gelirken Kafka Okur okuyorum. Sabah denk geldiğim, altını çizdiğim kısımlar...
3. sayı Turgut Uyar'a ithafen hazırlandığı için "bir şairin iç dünyasını aydınlatabilmek için en iyi yöntem hayat arkadaşına kulak vermektir" mantığıyla Tomris Uyar için bir deneme hazırlamışlar:
Haftasonu dolayısıyla meydan okumamda 1 günlük rötar oldu. Ama döndüm, geldim. Geç olsun, güç olmasın di mi? Önce dünki soruya bakalım. Açıkçası cevaplamaktan büyük zevk duyacağım sorulardan biri:
"Sizi güçlü hissettiren şarkı hangisi?"
Çünkü, ben hayatının her noktasına [mutlu, mutsuz, şaşkın, kahrolmuş...vs durumlarında] şarkılar serpiştiren biriyim. Mesele, güçlü hissetmekse; aklıma ilk gelen 2 tane film müziği. Hem filmlerine, hem de şarkılara vurgun olduğum; bana çok fazla desteği olmuş/olacak 2 şarkı. İlki; bu blogta defalarca yayınladığım: 500 Days of Summer filminden, The Smiths şarkısı "Please, Please, Please Let Me Get What I Want"
Diğeri ise şurada da bahsetmiş olduğum Darjeeling Limited filminden; Where Do You Go to My Lovely:
Gerek, her dinleyişimde filmlerindeki havayı aklıma getirdiklerinden, gerekse bana tarifini yapamayacağım bir mutluluk/enerji/teselli akımı gönderdiklerinden olmalı. Ne zaman morale ihtiyaç duysam, güçlü olmam lazımsa bu 2 şarkıyı açarım. Hele ki; çalışırken rastgele dinlediğim müzik listemin içimden çıkıp kulağıma geldilerse daha müthiş!
***
Gelelim bugünkü soruya: "Banyo sırasında okumayı sevdiğiniz bir şarkı seçin." Hmmm hmm hmm düşünüp duruyorum. Banyoda pek şarkı söylemem ama liseden bu yana saçma sapan zamanlarda içimden mırıldandığım bir şarkı vardır; anmadan geçemeyeceğim. Funda Arar - Roman :) İnsan öss denemelerinde bile içinden bu şarkıyı söyler mi Allahşakına?!
Bol müzikli iyi pazarlar, iyi haftasonları. [Her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsa.]