Tuesday, April 26, 2016

Çocukluk Halleri ve Futbol Serisi

*Gecikmeli bir 23 Nisan yazısıdır.*

"Çocukluğu, stadyuma yakın bir evde hatta ufak yerleşim yerinde geçenler bilirler..." diye başlayan eski bir 23 Nisan yazım vardı şurada. Hala her kelimesine katılıyorum. Bu 23 Nisan'da gidemedim ama bu sefer İstanbul'da ailecek aynı ruh halini yaşadık. Üstelik bir kız bebek (yeğenim) ilavemizle :)

Hayat telaşından bir çok şey atlanıyor/ihmal ediliyor. Ama çocukluk atlanmamalı. Hatta yılda 1-2 gün değil, daha sık hatırlanmalı. Amin Maalouf'un çok sevdiğim bir lafi vardır: "Bir yazarın en değerli hazinesi çocukluğudur". Sadece yazarların değil, bence herkesin en değerli hazinesi. Ne mutlu güzel çocukluk geçirenlere, güzel anılar biriktirebilenlere, çocukluğunu güzel hatırlayabilenlere...


Bu blog'da başlayıp Öteki Dergi'de yayınlamayı sürdürdüğüm Futbol Serisi, Nisan sayısında final yaptı. Boğazımda düğümlerle yazdım. Hem 2 yıldır alışkanlığa dönüştüğünden, hem de çocukluğumdan aldığım ilhamla yazdığımdan; bu öykü serisinin yeri çok farklıydı. "Çocukluğumdan aldığım ilhamla" kısmına bir parantez açmak istiyorum. Ben, Beşiktaş'lı bir ailede büyüdüm. Neredeyse her hafta sonu, evde oluşturulan tribün ortamında, (çocuklar olarak) kendimize en güzel yeri bulmaya çalışır hatta çoğunluk ekrana en yakın olacak şekilde halının üstüne serilir maç izlerdik. Gönülden desteklersek, maçlar muhakkak kazanılır gibi düşünürdük. (Hala da öyle düşünürüm). Kadın-erkek-çoluk-çocuk pür dikkat ekrana kilitlenirdik. Skor ne olursa olsun, kazanan hep bizdik.

Güzel günlerdi. Bazen keşke hiç büyümeseydim de o halıların üstünden kalkmadan öylece maç seyretseydim diyorum. Ama kalkmak lazım... Büyümek, yaşamak, üzülmek, sevinmek,  öyküler yazmak, gerekli yerlerde de noktayı koyabilmek lazım.

Çok sevdiğim Futbol Seri'me noktayı "Jübile" ile koydum. Tabi şu temenni eşliğinde:

"Bazen yepyeni ve güzel bir hikayenin başlayabilmesi için bir öncekinin bitmesi gerekir. Yeter ki; nokta konulabilmiş olsun. Sevgiyle, saygıyla ve karşılıklı anlaşma ile..."



***

Bunlar da Jübile'nin ilham şarkıları:

Fleetwood Mac - Go Your Own Way

Opeth - Closure


Sunday, April 3, 2016

Öteki Dergi / Mart Sayısı ~ Çifte Öykü

Keyifli pazarlar!

En son yazımdan bu yana 3 hafta geçmiş. Yazılarımdaki hatırı sayılır sıklaşma (!) eminim dikkatinizi çekmiştir. Bu sıkılaşmadan memnun olanlara da olmayanlara da selam olsun ;)


Blog başına geçemeyince, ben daha Mart'ı yazmadan Nisan gelmiş, iyi mi? Mart ayını severim genelde. Sırtındaki hırkayı havalar ısınmasına rağmen çıkarmaya direnen babaanneler gibi son soğukları yapıp yerini bahara bırakan bir ay. Üşütüyor ama bir yandan da güneşin yüzünü göstermesine müsaade ediyor. Benim açımdan da, hem ikinci işime başlangıç tarihimi hem de yarı yaş günümü barındıran ay. Bu yarı yaş günü muhabbetini kime söylesem ya saçma bulup kahkaha atıyor, ya da yorum yapma gereği bile duymuyor. Her ne kadar son 4 senedir doğum günü kutlamayan biri olsam da, bu yarı doğum günü olayından neden heyecan duyuyorum? Gerçekten bilmiyorum. Neyse bu yazı üzerine tebrikleri alırım artık :P

Gelelim yukarıdaki fotoğrafın anlam ve önemine. Öteki Dergi Mart Sayısı'na çifte öykü ile katıldım. Biri yukarıdaki fotoğraf için yazdığım öykü: Yirmilik Diş. Diğeri de Futbol Serisi'nin devamı, 6.sı Kontratak

Ufak bir spoiler vereyim. Geçen Cuma okulun yakınındaki kafede serinin sonuncusunun başlığını attım ve kabaca taslağını oluşturdum. Gerçekten zor geldi o başlığı atmak. Her ne kadar kurgu da olsa karakterler sanki arkadaşım, yakınım gibi oldu. Seri ile epey bütünleşmişim. Dile kolay iki yıl oldu başlayalı. Alelade bir Salı sabahıydı sanırım ilk ilham geldiğinde. Bazen uzun süre ara versem de 6. sayıya kadar gelmişim. Futboldan esinlenerek öykü yazmak her ne kadar çok hoşuma gitse de, bazı keyifleri dozunda bırakmak lazım diye düşünüyorum. 

Okuyanlar ufak da olsa yorumunu paylaşırsa çok memnun olurum.

Öykülerin soundtrack şarkılarıyla son vereyim. Yirmilik Diş - Bulutsuzluk Özlemi/Yaşamaya Mecbursun ve Kontratak - Travis/Love Will Come Through.