Friday, May 8, 2015

Film Meydan Okuması # 16, 17, 18

Merhabalar, ben geldim!

Pek sevdiğim, değer verdiğim filmli meydan okumayı mecburen aksattım :/ Neden mi?
Bu aralar; gündüzleri nefes almamacasına çalışıp, akşamları ya okuldayım ya da yorgunluk ve baş ağrısından eve girer girmez bir yerlere serilme modundayım. 

Ama bugün blogların başına geçeyim, eksiklerimi tamamlayım dedim. 3 kötü haber aldım :( İlki meydan okumalarımızın başlatıcısı sevgili Zihin'in acı kaybı, ikincisi maalesef vefat haberi ile keşfettiğim Cihan'ın Bahçesi blogunun sahibi Cihan Hanım'ın vefatı, diğeri de başka bir blog sahibinin babasının ciddi bir rahatsızlık geçirmekte olduğu.

Allah geride kalanlara sabır, vefat edenlere rahmet ve tüm hastalara da acil şifalar versin. Ölüm kaçınılmaz son olduğu gibi yaşamak da boynumuzun borcu. İnsan ne diyeceğini bilemiyor böyle durumlarda. Sadece dua etmek elimizden gelen. Bir de kaldığımız yerden devam edebilmek...

16. Gün: Bu sene şimdiye kadar izlediğiniz en iyi film hangisi?

Açıkçası bu sene çok yoğun başladı ve katlanarak devam ediyor. Dolayısıyla film izlemeye pek vaktim olmuyor. [Başka uğraşlarıma kalmadığı gibi!] Ama bu esnada da gözüm, gönlüm mahrum kalmasın diyerekten; yıllar sonra dizi izlemeye başladım. Yolda, okulda, bir yerlerde, her fırsatta izlediğim 2 müthiş dizim var. Şimdilik spoiler vermiyorum. Meydan okuma bitiminde bahsetmeyi düşünüyorum.

Sanırım bu seneki favori filmin, yılın ilk günü izlediğim ve şurada bahsettiğim Hayat Güzeldir. 



97 İtalyan yapımı. Yönetmenliğini, senaryosunu ve başrol oyunculuğunu Roberto Benigni üstlenmiş. Film, iki kısımdan oluşuyor. İlki, 1939 İtalyası'nda geçen Chaplin yapımlarını andıran hoş bir romantik komedi. Diğer kısımda ise, İkinci Dünya Savaşı sürecinde yaşanan Yahudi Soykırımı ve kamplarda geçen yaşantı anlatılıyor.. Bolca gülümseme ve kahkaha içeren, aynı zamanda da oldukça duygusal bir yapım. Birbirine bu kadar zıt içeriklerin hepsi bir arada nasıl olur, demeyin. İzleyince hak vereceğinizi düşünüyorum.

Hayattaki tüm olumsuzlukların, başarısızlıkların, yenilgilerin; [şayet istenirse] bir şekilde avantaja ve keyif unsuruna dönüştürülebileceğinin, herşeye rağmen "Hayat Güzeldir" denilebileceğinin kanıtıdır, bu film. 

Her halde üzerinden yıllar geçse de hep çok güzel anımsayacağım filmlerden biridir.

17. Gün: Geçen sene izlediğiniz en iyi film hangisi?

Hafızamı kurcaladığım ve 2 film buldum geçen seneden. İkisi de izledikten sonra "çok geç kalmışım" dediğim filmler kategorisinden; Leon: The Professional ve The Darjeeling Limited.








Başım zonklamaya başlıyor hafiften. Uzun uzun anlatamayacağım ama şunu söyleyebilirm:Çok sevilen filmlerden bahsetmesi zordur ama bir şekilde izledikten sonra ikisinden de bahsetmişim, ilgilenenler linklerden bakabilir. Şu an yazarken bile gözümün önünden sahneler geçiyor. Leon, rastladığım en güzel sonlardan birine sahipti. [Shape of My Hearth'ın yakışabileceği tarzda bir son.]. Darjeeling ise mükemmel bir yol filmi. Sırf şu müthiş şarkısı, "Where do you go to my lovely" için izlemeye değer :) 



18. Gün: Sizi hayal kırıklığına uğratan film hangisiydi?

1. gün sorusu ile aynı cevabı vermeyi uygun buldum: Erkek Tarafı!

6 comments:

  1. Bu yılın geçen yılın deyince ben hep yapım yılı olarak düşünmüştüm aslında böylemde cevaplayabilirdim gayette seninki biraz genişletici yorum olmuş :)
    Leon baş tacıdır yaa darjeeling'i izlemedim ama fragmanını izledim sevdiğim yüzler de var listeye aldım hemen :)
    Mevsim geçişinden mi acaba bu ağrılar benim de çok fazla oluyo en iyisi bir papatya çayı içip vurup kafayı yatmak sanırım ..

    ReplyDelete
    Replies
    1. Yorum farkı işte :) Ben böyle yazmışım.
      Vallahi ne mevsimdir ne geçişidir bilemedim Maricim. Herkese geçmişler olsun.

      Delete
  2. Ölüm o kadar yakınımızda ki.. Yaşarken bunu anlayamıyoruz. Anlayamayacağız da. Budala kitabında Dostoyevski der ki,

    "İşkence edilen bir adamı düşünün; her yanın yara bere içinde, bedeni acıyla kıvranıyor.. Oysa, kim bilir, esas acı, insana en acı veren acı yara bereden değil de, az sonra öleceğini bilmekten kaynaklanan acıdır. Az sonra: bir saat, on dakika, yarım dakika sonra, işte şimdi, şu anda, ruh bedenden uçacak ve senin bir insan olarak varlığın sona erecek, et yığınına dönüşeceksin… ve bu kesinlikle böyle olacak; burada önemli olan bu kesinlikledir."

    Her şey bir anda oluveriyor. Bir an onun elini tutuyorsun, bir kaç saniye içinde yitip gidebiliyor. İnsan anlayamıyor bile farkı. Bir anda olup bitiyor her şey. Telefonun çaldığını, hastaneye apar topar gidişimi ve odaya girişimi çok iyi hatırlıyorum. Ve hiçbir şey yapamıyorsun.. İnsanlar gerçekten çok aciz. Allah şifa versin tüm hastalara. Ölenlere de dediğin gibi rahmet eylesin. Hayat çok hızlı ilerliyor :(

    ReplyDelete
    Replies
    1. Off o kadar doğru ki dostoyeskinin üstüne insan bir şey söyleyemiyor .. Aynı yüzyılda Yaşasaydık kesinlikle onunla tanışır ve nasıl kendi hissettiğim şeyi ben kendim bile anlatmakta zorlanırken onun benim hissettiğim şeyi bir çırpıda anlattığını dahası insanın içini nasıl bu kadar yakabildiğinı sorardım.. Hepimiz insanız ve ne olursak ne yaşarsak yaşayalım herkes ölümü tadacak herkes bu acıyı hissedecek ..
      Bi de zeki alasya var , kaybettiklerimizin içinde Allah mekanını cennet eylesin ..

      Delete
    2. Zihin, öyle güzel ifade etmişsin ki; zaten dilim dönmezken hepten sus pus kaldım. Allah sabır versin. Dilerim; hızlı geçen hayatın bundan sonrası daha güzel geçer, içine siner her bir dakika. Eminim; Noel Baba'n da bunu isterdi.

      Ölüm her an bizimle aslında. Arada etrafımızda varlığını hissedince, daha çok şükretmek gerektiğini anlıyoruz. Ve bir de sahip olduklarımızın daha çok değerini bilmeyi.

      Delete
    3. Mariposa, Zeki Alasya'yı da kaybettik :( Çocukluğumuzdan bir güzellik daha eksildi. Gülmekten kırılırdık ekran başında. İzlemek istediğini seçebilme şansımızın olmadığı tv li dönemlerde, Zeki ile Metine'e rastlamak ne büyük mutluluk sebebiydi kardeşim ve benim için. Dilerim; Rabbim bizleri güldürdüğü kadar rahmet verir.

      Delete