Thursday, October 31, 2013

Dugum


Bir yandan aynaya bakiyordu, bir yandan da duvardaki saate. Acaba yetisebilecek miydi okula?

-"Peki simdi nasil? Begendin mi bu modeli?"

Cevap vermek yerine suratini biraz daha eksiterek donup bakti annesine. Tabi ki begenmemisti. Annesi gulumsemesini daha da artirarak bozdu, az evvel yaptigi modeli. Kolay degildi kivircik sacli bir kiz cocuguna sahip olmak. Bu sebepten rutin sac yapma seanslarinda tek bir of cikmiyordu agzindan. Kizinin sacini tepeden toplamaya karar verdi. Lastik tokanin uzerine de pembe bir kurdele baglayip, "dugum" atti. 

-"Bu sekil hosuna gitti mi bakalim? Hem cok sevimli oldu pembe kurdele, hem de oyle bir dugum attim ki aksama kadar cozulmez. Bana guven." diyerek goz kirpti, aynadaki goruntusunden hosnut olmayi basarabilmis kizina.

Tanistigi ilk dugumu sevmisti kucuk kiz. Hem gun boyu saci bozulmamisti hem de kurdelesini goren tum kizlar merakla dugumu nasil atabildigini ogrenmeye calismislardi.

Sonra kucuk kiz buyudu. Ortaokula gecmisti artik. Saclarini kendisi sekillendiriyor, kiyafetlerini takilarini kendisi begeniyordu. Genc kizliga adim atmasindan belki, suse puse daha bir onem vermeye baslamis, kupesiz kolyesiz cikmaz olmustu disari. Ozenle hazirlanisinin sebebi arkadaslariyla sinemaya gidecek olusuydu. "Su kolyeyi de takarsam artik hazirim" diye dusundu. Ama! O da nesi?! En sevdigi kolyesinin zincirinde "dugum" olusmustu. Ne kadar ugrastiysa da cozemedi dugumu. Ve tabi ki annesinin yanina gitti kosarak. Fakat bu sefer annesi bile cozemiyordu. 
-"Kizim bu kordugum olmus. Carsiya gidince gumuscuye ugrar, actiririz." 
Yuzu dustu. En sevdigi kolyesindeki dugum canini sıkmıstı.

Liseye basladigi yaz, orgu ormeye merak saldi. Fistik yesili minik bir yelek basladi. Cok keyifliydi orgu ormek. Aslina bakilirsa tek yaptigi, "dugum"ler atmakti iplere. Modeline gore bir ters, bir duz. Acayip zevkli gelmisti, zihnini bosaltmasina yardim etmisti hem duz hem ters dugumler. 

Bizim kiz artik daha da buyumus, universiteyi kazanmisti. Iki yakaya sahip bir sehirde, okulu bir yakada evi bir yakadaydi. Dolayisiyla her gun bu yakalari birlestirmek durumundaydi. Bu vesileyle tanisti, belki de en faydali en surekli "dugum" ile. Sabah bir gorevli dugumu cozup gemiyi denize ugurlarken, aksam bir baskasi karsilayip dugumu demire gecirip guvenli sekilde ayak basmasini sagliyordu yolcularin. Her gun, her sabah, her aksam, her seferde... Bikmadan usanmadan tekrarlaniyordu, dugumlerin cozulmesi ve baglanmasi.

Yillar gectikce muhattap oldugu dugumlerin sayisi da artmisti. Kimini sevmis, kiminden fayda kiminden zarar gormustu. 

"Sanirim bu rastlayabilecegim en saglam dugum" diye icinden gecirdi. Kapali gozlerini acip bakislarini once karsisindaki denize cevirdi, sonra da yanibasindakine. Kollardan olusan "dugum"un arasindayken verilen sozler muhakkak tutulur heralde diye dusundu. Aldigi nefes daha tatli, daha guvenli geldi. Hic bozulmamasini diledi bu yeni dugumun.

O "dugum" o bankin uzerinde oturmaya, denizin tadini cikarmaya devam etti belki. Fakat mevsimler degisti, mekanlar degisti, kisiler degisti. Ve dolayisiyla dugumun sekli de degisti. Bu seferki direk icinde olusan bambaska bir "dugum"du. Ne cocuklugundaki pembe kurdele gibi gulumsemeler actiriyordu yuzunde, ne de kolyesindeki dugum gibi canini sıkıyordu. Degiskenlerdi. Orgusundeki dugumlere benzetti biraz. Hani bir ters, bir duz olan. Her karsilasmalarinda sukur duygusu kapliyordu icini. Demek ki sagligi yerindeydi, bir duz dugum pembe olanindan. Sicacik gunaydinin yerini alan buz gibi merhaba ise ters ve simsiyah bir dugum ilave ediyordu. Zamanla daha buyuk yer isgal etmeye basladi bu yeni dugumler. Terslerin sayisi duzlerin sayisini gectikce, enerjisinin azaldigini hissetmeye basliyordu artik. Bu galiba en zor dugum cesidi olmaliydi. Icindeki dugumleri uc uca ekleyip annesine verse cozebilir miydi ki?


Aslı - Kördüğüm

No comments:

Post a Comment