Monday, June 15, 2015

Ne Var Ne Çok?

Merhaba!

Arada sırada buraya uğrayıp varlığımdan endişe edenler, yokluğumun farkına bile varmayanlar, acaba tekrar gelir mi diye meraka düşenler, sevenler, sevmeyenler... Ben döndüm. Herkese merhaba :)

Film Meydan Okumasını saymazsak epeydir blogumun rutin düzenini devam ettiremiyorum. Bırakın yazmayı, blog arkadaşlarımı okuyamıyordum bile. Fakat haklı sebeplerim vardı. Şurada hafiften çıtlattığım üzere, 6 Mart'ta ilk işimden ayrıldım. 19 Mart'ta ise yeni işime, yeni rolüme merhaba dedim. Yeni rol lafını özellikle kullandım. Çünkü, yaptığım iş başlı başına değişti, adeta her şeye sil baştan başladım. Dahası yoğunluğum 3-4 katına çıktı. Üstüne bir de yüksek lisanstan 4 ders almamı da ekleyince bayaa eğlenceli aylar geçirdiğimi söylemeliyim :)

Neyse... Dertlenmek yok! Böyle olmasını ben istedim. Hem zaten okul tatile girdi ve hala yaşıyorum. 

Uzun süre ara verince kelimeler bile nazlanıyor, bir araya gelmek hususunda. Madem yeni bir başlangıç yapıyorum, yeni bir de kategori ekleyeyim dedim: "Ne Var Ne Çok?"

Bu da nereden çıktı diyebilirsiniz. Hikayesini de anlatayım. Hani halk arasında (çoğunlukla eski dönemlerde) "naber" yerine "ne var ne yok" lafı kullanılırmış ya. Bizim bir aile dostumuz, sohbete başlarken "Ne Var Ne Çok?" der. Benim de çok hoşuma giderdi. Yani hep "var"lardan, artılardan konuşalım istiyorum. Ne dersiniz? 



Bu fotoğrafı 30 Mart'ta okulumun bahçesinde çekmişim. Aslında şu mevsim itibariyle hükmü geçmiş olabilir ama yayınlamazsam olmazdı! Çünkü bu ağaçlar çiçek açtıkça ben huzur doldum, Leylaklar Açmış Gördün mü'yü söyleye söyleye derse gittim. Hala uyanmayan varsa, içine bahar dolmayan varsa; bu fotoğrafa sebep uyansın.





Okul demişken, okuldan gidelim madem. Bilenler bilirler. Ben mühendisim. Fakat, görsel meraklısı bir mühendis olduğum için Görsel İletişim Tasarımı'nda yüksek lisans yapmayı tercih ettim. Haliyle alt yapı farklı olunca, zorlandığım noktalar çok oldu. Ama her zorlukta, "bunu sen istedin, keyif almalısın" diye diye bir şekilde iki dönemi geride bıraktım. Neler yaptın derseniz, yukardaki şekiller [size birşey ifade etti mi bilemem :)], benim 4 element illüstrasyon ödevimdi. Sadece basit geometrik şekiller ya da çizgilerle anlatmamız istendi. Benden de bunlar çıktı. [ara not: Daha başka müthiş değişik ödevlerim de var tabi, ama ben siftahı 4 elementle yapayım dedim]

Tam da burada bir parantez açmak istiyorum. Daha önce de bahsetmiştim: şurada. "Birşeyi gerçekten çok istediğin zaman, tüm kainat bu arzunu gerçekleştirmen için çaba sarfeder"miş. Bu dönem bunu birçok kez daha tecrübe ettim. Şöyle ki; yeni işimin sanırım ilk haftasında bir arkadaşla tanıştım. Tanışma biçimi de mutfakta kettle çalıştırılması üzerine başlayan bir diyalog :) Sonradan laf lafı açıp da hem yazılımcı, hem de tasarımcı olduğunu öğrendim. Yukarıdaki görseller dahil olmak üzere, bu dönem yaptığım bir çok projede, ödevde emeği vardır. 3. bir göze ihtiyaç duyduğum her karar aşamasında, desteğini/bilgisini/yeteneğini benden esirgemedi. Kendisine buradan kocaman teşekkürler. 


Bu karmaşık dönemde film izlemeyi ihmal etmiş olabilirim. Fakat, bitmesin diye kıyamayarak yavaş yavaş izlediğim bir müthiş dizi edindim: Six Feet Under.

Taa geçen yıl, Zihin'in blogunun yan duvarında, bayıldığım bir yeşil araba posteri görmüştüm. Zihin bunu buraya koyduysa kesin güzeldir demiştim, haksız da çıkmadım.

Fazla detaya girmek istemiyorum. Bu sebepten de yalın bir görsel seçtim. Efendim, dizi cenaze levazımatçılığı yapan bir ailenin hayatını konu alıyor. Böyle bir temadan, böyle bir şaheseri nasıl çıkarmışlar, her bölümde şaşkınlığım artıyor. Hayat, ölüm, aşk, aile... ne ararsanız bu dizide mevcut.

Geçen bölümlerden birinde rastlayıp not aldığım iki cümle var. Daha 2. sezondayım ama bence dizinin ana teması budur diye düşünüyorum.

"Dünyada tek sen yaşamıyorsun."

"Herkesten öğrenilecek bir şey mutlaka vardır."




Son olarak şu fotoğrafı da göstereyim de öyle gideyim. Geçtiğimiz cumartesi Beşiktaş Pazarına giderken rastladım. Şu vosvoslara bebek gibi özenerek bakıyorlar ya acayip imreniyorum. Gerçi Burberry desen yerine başka bir şey seçilse daha mutlu olurdum. Bu arada fırsatınız olursa Beşiktaş Pazarına mutlaka gidin. Öyle replikler işitiyorum ki her gidişimde, resmen kafamı resetlemiş ve kocaman gülümsemelerle eve dönüyorum. Mesela: "En güzel domatesler sizlerin olsun."

Bir de kapanış şarkısı çalalım. Bu aralar işten dönerken 90lar Türkçe şarkılarından dinliyorum. Gerçi bu pek 90lar değil, 2000 yılı şarkısı ama benim son zamanlardaki kafa yapımla çok uyuştuğu için bunu seçtim.




"Gel bugünün hakkını ver, yarını yarın düşünsün."

9 comments:

  1. hoşgeldiiiin!
    six feet under'a artık ben de başlayacağım. bu sefer kesin:)
    görsel iletişim tasarım mıı!! ne güzel:) ben de radyo/televizyon/sinema alanında birkaç yere başvurdum, yüksek lisans için. bakalım heyecanla bekliyorum:)
    o zamaan.. yeni yazılarla görüşmek üzere..

    ReplyDelete
    Replies
    1. hoşbuldum!
      Sen de hemen başlamalısın Elif.
      Çok sevindim senin adına. İnsanın sevdiği şeyi okuması gibi bir mutluluk yok. Tamam, mühendisliği de severek okumuştum ama bence yüksek lisans daha ruha hitap etmeli.

      Delete
  2. Ayy ayy kimleri görüyorum kimlereii :) hoşgeldinn gitmemaryık bi yerlere okullarda tatil oldu bak :) yeni işin nee afede yine mühendislikle alakalı değil mi ?
    Ne güzel yazı olmuş uzun uzun oku oku bitmiyo bekliyoruz artık yazılarını :) fotoğraf kadar olmasa da illüstrasyonların da bemce gayet güzel :) ne eğlenceli şeyler bunlar

    ReplyDelete
    Replies
    1. Eveet geldim Mariciim :) Çağırılırım da gelmem miii
      Yine mühendislik ama bu sefer pek teknik bir iş değil canım.
      İllüstrasyon'ları özellikle senin için ekledim, ilgini çekeceğini biliyordum :P
      Uzun zamandır yazmayınca bayaa şey birikti, kocaman upuzun yazı oldu ama postaladıktan sonra farkettim, bir sürü unuttuğum şey kalmış.

      Delete
  3. Hoşgeldiiiin :)

    "Ben mühendisim. Fakat, görsel meraklısı bir mühendis olduğum için Görsel İletişim Tasarımı'nda yüksek lisans yapmayı tercih ettim." O kadar imrendim ki :) Ben ne yazık ki kolaya kaçıp yine mühendislik üzerine yüksek lisans yapmıştım. Ne varsa şu mühendislikte.. Çok sevdiğimden de değil :/ Edebiyata meraklı bir mühendisim ben de. Şöyle bir İngiliz Dili ve Edebiyatı gibi bir şey yapsaydım. Ama nerdee..

    Six Feet Under'ı beğendiğine sevindim :) Gerçekten hayata dair ne varsa bu dizide mevcut. Hele son sezonları izlerken "acaba izlemesem mi bir süre, pamuklara mı sarsam" dediğim oldu. Kıyamadım bitirmeye. Anne Ruth favori karakterimdir :) Dizinin finali çok güzel. Kaç defa seyrettim bilemiyorum. Baştan uyarayım :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hoşbuldum Zihin ;)
      Bence hiç de geç değil. 2. bahar kıvamında bir yüksek daha yaparsın belki. Hoş olmaz mı :)
      Ruth benim de favori karakterlerimden. Müthiş bir oyuncu!
      Böyle duydukça daha hassas davranıyorum, bitmesin diye.

      Delete
    2. dipnot: Bloguna iade-i ziyarete gelme planı aklımda. Yazım hazır olduğu vakit kapınızı çalacağım :)

      Delete
  4. Hosgeldin. Yazilarin ile geri dönmene cok sevindim. Kucak dolusu sevgiler Almanya'dan

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hoşbulduk Ahucum :) Teşekkür ederim çok. Umarım yeni yazı dizisi hoşunuza gider. Türkiye'den de kocaman sevgiler..

      Delete