Ben ilk Begin Again ile tanışma şerefine eriştiğim için önceliği
ona veriyorum müsadenizle. [aslında Once'tan 7 yıl sonra dünyaya gelmiş olmasına rağmen.]
Tam bir "yeniden başlama" hikayesi: Begin Again! Hayal kırıklığına uğrayanlara, aldatılanlara, ümitlerini
yitirenlere ve belki en önemlisi şehirde
kendini yalnız hissedenlere ithaf edilmiş.
Film New York’ta bir bar
sahnesiyle başlıyor. Ve [yaklaşık] 5-10 dakikalık periyot, 3 farklı kişinin penceresinden
geriye dönük yaşadıklarını anlatacak şekilde tekrar tekrar gösterilip bar
sahnesine dönüyor. Bu yönteme bayıldığımı ara not olarak ilave etmeliyim. Başlangıç
sahnesi neticesinde yolları kesişen başrol oyuncularımız Dan [Mark Ruffalo] ile Greta [Keira Knightley] bir
yerde oturup tanışırken, bizler onlar hakkında daha çok şey biliyoruz aslında.
Dan işleri ve özel hayatı kötü giden bir yapımcı, eski müzisyen. Greta ise
beraber müzik yaptıkları sevgilisinin hızlı yükselişi ve anlamsız değişimi, ihaneti karşısında
yaşadığı hayal kırıklıklarını toplayıp, ertesi gün memleketi İngiltere’ye dönme
kararı almış bir söz yazarı/müzisyen.
Lost Stars
Bar sahnesine geri dönelim. Greta’nın gitar çalıp solo
seslendirdiği aslında gayet basit parça, Dan’in hayalgücünde ilave ettiği diğer
enstrümanlarla birlikte bir şahesere dönüşmüştür. Sadece bu inançla Dan Greta’yı
ülkesine dönüşünü erteleyip albüm yapmak konusunda ikna etmek için elinden
geleni ardına koymayacaktır. İşte bu noktada filmimizin akışı hızlanırken,
harika bir müzik şöleni başlıyor! Derhal kolları sıvayıp, mesken edindikleri New
York sokaklarında şarkıları kaydetmek için çalışırlar. Onlar kendilerini müziğin
ruhuna teslim ettikçe özel hayatlarında da olumlu gelişmeler baş gösterir.
Özellikle Dan için. Ayrı yaşadığı kızı ile yıldızları bir türlü barışmazken, Greta’nın da etkisiyle buzlar erir ve baba-kız daha çok güzel vakit geçirmeye
başlarlar. Aynı şekilde filmin ilerleyen kısımlarında dargın olduğu eşiyle de
arasını düzeltecektir. Greta’nın hayatında ise durumlar biraz farklıdır. Deyim
yerindeyse şöhret rüzgarına kapılıp yaptığı hatalar sonrası burnu sürtülen eski sevgili Dave de Greta’dan af dilemektedir.
Dan ile Greta bir yandan albümlerini kaydedip nasıl yayınlayacaklarını düşünürken, bir yandan da hayatlarındaki dönüm noktaları hakkında karar veredursanlar; ben sizi aynı yönetmenin [John Carney] 7 yıl önceki filmi Once'a doğru tatlı bir yolculuğa çıkarmak istiyorum ;)
Aynı şekilde Once da müzik teması üzerine kurulmuş bir hikaye. Fakat; Begin Again'den farklı olarak, adeta gizli bir kamera ile oyuncuların gerçek yaşamlarından kesitler sunuluyormuşçasına doğal, samimi ve sıcacık. Öyle ki; başrol oyuncularımızın [Glen Hansard ve Markéta Irglová] birer ismi bile yok :)
Film, Glen'in Dublin'de bir caddede yıllara meydan okuduğu üstündeki aşınmalardan belli gitarıyla kendi yazdığı şarkıları çalmasıyla başlıyor. Esas oğlan gayet cool bir modda sanatını icra ederken, onu anlamsız bakışlarla süzen bir kız karşısında belirir; Marketa. Ve şarkı sözlerine dair sorular yöneltmeye başlar. Meğer müzisyen delikanlımız aynı zamanda babasının dükkanında elektrikli süpürge tamiriyle de uğraşıyormuş. [10 parmağında 10 marifet!] Bunu öğrenen kız, ertesi gün bozuk süpürgesini sürüye sürüye tekrar gelecektir. [ara not: bu elektrikli süpürge sahneleri yüzlerde kocaman gülümsemeler açtırıyor.] Glen ilk etapta soğuk davranır. [Açıkçası ben de kızın çocuğa fena halde yazdığını düşünmeye başlayıp, hatta içten içe sinir olmuştum :)] Fakat, kızımızdaki özgüven ve ikna kabiliyeti sayesinde, kendini öğle yemeğine davet ettirecek noktaya varır! Biraz zaruri gelişen bu öğle yemeği esnasında tanışır, kaynaşırlar ve ortak noktalarının müzik olduğunu farkederler. Ardından gelsin yine bir güzel albüm hazırlık telaşı!
Bu noktaya kadar "oğlumuz" ifadesiyle Glen yanlısı/hayranı biri olduğumu fazlasıyla belli etmişimdir :) Ama, biraz da kızımız Marketa'nın hayatına ışık tutalım. Çek asıllı bu kızcağız, talihsiz bir evliliğin neticesinde dünyaya gelen minicik tatlı bir kız çucugu ve annesiyle beraber İrlanda'ya göç etmiş. "Ne iş olsa yaparım" zihniyetiyle sürekli çalışıp evi geçindirirken, öğle aralarını bir müzik dükkanındaki piyanoda müzik yaparak geçiriyor. Bu kadar zor bir yaşamı olmasına rağmen film boyunca tek bir kez dram yansıtmadı. O derece kendine güveni yüksek ve kararlı.
Şimdi de sonsöz mahiyetinde birkaç maddeyle Begin Again & Once karşılaştırması yaparken, benim ruhumda hangi noktalara dokunduğunu vurgulamaya çalışacağım:
- Her iki filmde de umutlar tükenme noktasına gelip, hayal kırıklığı tavan yapınca; hiç beklenmeyen şekilde, yeni kişilerle karşılaştılar. [Vermek istediğin mesaj alındı, sevgili John Carney ;)]
- Oyuncular birbirlerinin dertlerine derman oldular. Daha güzeli bunu müzikleri aracılığıyla başardılar.
- Hepsi birbirinden idealist ve çalışkan. [özellikle kızlar!]
- Begin Again'de kulaklık çoğullayıcı bir minik kablo var. İzleyince bu detayı farkedip, eminim siz de vurulacaksınız!
- Klasik senaryo kalıplarının çok dışındalar. Şayet öyle yazılmış olsalardı, 2 filmin sonunda da evlilik görecektik. Fakat öyle olmadı. Herşey olması gerektiği gibi oldu, günlük yaşantılarımızdaki gibi.
- Bu doğrultuda, sırf reyting elde etmek uğruna samimiyet sınırlarını aşan sahnelerle karşılaşmadık.
- İki filmde de sonlar, mükemmel bir şekilde ucu açık bırakılmıştı. Yönetmenimizin gülümseyerek, "Artık, gerisini de siz hayal edin" dediğini duyar gibiyim.
Finali, Once'tan bir şarkı ile yapalım. Ben her iki filmi de çok beğendim. Umarım sizler için de ruha hitap eden filmler kategorisine girebilirler.
Müziğiniz, keyfiniz ve dermanlarınız bol olsun ;)
Falling Slowly
No comments:
Post a Comment