Showing posts with label 5. Show all posts
Showing posts with label 5. Show all posts

Saturday, April 25, 2015

Film Meydan Okuması # 4, 5, 6

Vakit ne çabuk geçiyor?! 3 gün fire vermişim. Hemenn cevaplar bulmaya çalışayım :)

4. Gün: "En sevdiğiniz korku filmi hangisi?"

İşte bu soru benim favori alanıma giriyor :) 



Herşey çocuk yaştayken büyük kuzenlerim refakatinde gidilen bir sinema seansında Anthony Hopkins ile tanışmamla başlıyor. Tahmin edeceğiniz üzere film; Hannibal. O kadar hoşuma gitmişti ki sonrasında sinema filmlerini hep 2'ye ayırarak değerlendirmişimdir. Korku/gerilim türünde olanlar ve diğerleri. 

Sonrasında biraz daha büyüyünce merak edip, bu serinin ilk filmi Kuzuların Sessizliği'ni, sonra da Hannibal Rising'i izlemiştim. Aslında çoğu kişi beğenmez bu seriyi. Sonrasında nice korku filmi izlemişimdir ama bende yeri ayrıdır; hem Hopkins'in, hem Hannibal'ın. 

5. Gün: "En sevdiğiniz dram filmi hangisi?"

Hangi birini sayayım ki... Daha doğrusu hangi birini hatırlayayım :) Mesela kaç saattir imdb'yi kurcalıyorum bir film için. Dilimin ucunda ismi, fakat katiyen aklıma gelmiyor. [Zihin' not: Şu yaptığına bakar mısın? :)] 

Bu kategori çok zengin. Neticede insanız, acılarımız çok. Sanırım, yabancılar ve yerliler diye ayırmam ve aklıma ilk gelenlerden bahsetmem en doğrusu. Ve tabi mümkün oldukça az spoiler vermeliyim ;)



The Sea Inside (Mar Adentro/İçimizdeki Deniz), sanırım Javier Bardem ile [ki kendisini pek severim] ilk tanışma filmim. Yatalak bir adamın ötenazi istemesi, eve gelen bakıcı kadın ve sonrasında yaşananlar diye tarif edebilirim. Sağlam bir psikolojik dram. The Diving Bell and the Butterfly (Dalgıç ve Kelebek), bu da yine kötürüm bir adamın hikayesi, oldukça etkileyici. Özellikle kamera açıları sayesinde izleyende empati kurabilme potansiyelini en yukarlara taşımışlar. The Pianist, sanıyorum çoğunluğun izlediği bir filmdir. II. Dünya Savaşı esnasında, Polonyalı Yahudi bir müzisyenin yaşadıkları aracılığıyla o dönem aktarılmış. Bunlara ilaveten bir film daha vardı. Aynı zamanlarda izlediğim ve çok beğendiğim. Gel gör ki; hatırlayamıyorum :(



Yerli dramları sıralayınca farkettim ki; bizler daha çok ihanet, aldatma, çocuk istismarı türünde dramlara ağırlık vermişiz . [Ya da benim denk geldiklerim bu şekilde.] Halbuki yukarıda saydığım yabancı dram filmlerinin çoğu ya dönem ya da psikolojik dram. [bilhassa kişilerdeki rahatsızlıklara ilişkin]. Buradan toplumsal bir çıkarım yapabilir miyiz bilemedim. Beş Vakit ve Hayat Var Reha Erdem'den... Şahsen, bütün işlerini beğeniyle takip ediyorum. Hayat Var'ı bir otobüs seyahatinde izlemişimtim, hala aklıma geldikçe irkilirim :/



Zeki Demirkubuz'un Kader ve Masumiyet'inden vaktiyle blogumda bahsetmiştim. [Evet, bir zamanlar film yorumu da yazarmışım :)]. 


Söz konusu dram ise Nuri Bilge Ceylan'a da bir paragraf açmak lazım, di mi? Filmlerinin çoğu dram türünde, fakat benim en beğendiğim sanıyorum; Üç Maymun.

6. Gün: "En sevdiğiniz komedi filmi hangisi?"

Bu cevabı okuyan pek çok film severin kınayacağını tahmin ederek yazıyorum; beni Hintliler kadar çok güldüren bir millet yok ve tabii Aamir Khan gerçeği :) Belki iş hayatında çok fazla Hintliyle muhattap olmamın da bunda etkisi vardır. Tamam, eleştirilecek yönleri çok, fakat bu insanlar gülmeyi/güldürmeyi biliyorlar. 

Satırlarıma bugünlük son verirken; en favori filmlerinden birinin [3 Idiotssoundtrack şarkısıyla sizi baş başa bırakıyorum: All Izz Well.