Merhabalar,
Şarkı Meydan Okuması'ndan bu yana ve hatta biraz daha öncesinden beri, hafif bir duraklama dönemine girdiğimin farkındayım. Eskisi gibi hikayelerimle, filmlerle, kitaplarla, müzikle dolup taşmıyor A-fe-de Hali. Hayat bu. Bazen yavaşlıyor, bazen hızlanıyor, bazen dolu dolu geçiyor ama buraya yansımıyor. Aslında, her gün birşeyler değişiyor muhakkak. Kiminin farkındayız, kiminden bihaber. Neticede nefes alıyoruz, yaşıyoruz ve hayat devam ediyor.
Bu felsefik girizgah denememden sonra, asıl meseleye geleyim :) A-fe-de Hali, değerli bir "misafir kalem" ile durgunluktan çıkma yolunu seçti. Hem müzikli bir sohbet ile ritm kazanmak için, hem de henüz tanışmamışlara naçizane bir tanıtım olsun diye... Zihnin Arka Sokakları A-fe-de Hali'nde!
Kimdir Zihnin Arka Sokakları?
Ben, O'nu Kitap Meydan Okuması ile tanımıştım. Sonrasında yayınlarını takip ve nihayetinde Şarkı Meydan Okuması ile pekişen bir blog arkadaşlığı kuruldu.
Zihnin Arka Sokakları, müzik ile harmanlanmış bir hayatın blog dünyasındaki yansıması. Zihin'in blogunu takip etmeyi, arka sokaklarında dolaşmaya benzetirim. Çünkü yüzüyle, kimliğiyle ön planda olmaktan ziyade; sahip olduğu değerleri, keyif aldığı uğraşları ya da rahatsızlık duyduğu meseleleri ön planda tutup, bunlarla var olmayı tercih eder kendisi. Yani, yolda görsek tanımayız muhakkak :) Ama diğer yandan da, bu sokaklarda dolaşırken yakın bir dostunuzla sohbet ederken içtiğiniz kahvenin tadı damağınızdadır.
O ise şöyle tanımlar kendisini:
"Kimseye yaranma derdi olmayan, sessiz sedasız kendince yaşamaya çalışan bir çocuk. En büyük tutkusu ise müzik. Ama kitap okumaktan da geri durmuyor. Sinemadan da az buçuk anlıyor. Ne yazık ki resimden anladığı söylenemez. Bir gün öleceğinin farkında. En çok ölümden değil, yaşamdan korkuyor. Tek çıkış yolu ise öze dönmek. Sevapları ve günahlarıyla karşınızda bildiğiniz Zihin."
Neden Müzik?
Şarkı Meydan Okuması'nın bitiminden sonra Zihin'e bir soru yöneltmiştim. "Neden Müzik?" Ve hatta bu vesileyle bloguma misafirliğe çağırmıştım. Sağolsun beni kırmadı ve "Neden Müzik?"in yanıtlarıyla donattığı yazısıyla çıktı, geldi. Hoşgelmiş, sefalar getirmiş.
Niçin Müzik Dinliyoruz?
Açıkçası bu soruyu çok daha öncesinde kendime sormalıydım. Hayatını bir şekilde müzik üzerine kurgulamış bir insan olarak bir gün olsun durup kendime sormadım, “neden müzik?” diye. Kolaylıkla verilebilecek bir yanıtı da yok gibi işin kötüsü. Sahi bizler neden müzik dinliyoruz?
Şöyle bir düşününce aklıma gelen ilk cevap, “çünkü hayatın bir ritme ihtiyacı var” oluyor. Yemek yerken, spor yaparken, ofiste çalışırken ve daha birçok eylemi gerçekleştirirken bizi arkadan itecek bir kuvvet lazım. Müzik de bu ritmi, itişi oluşturuyor sanırım. Yemeklerden zevk almamızı, fazla ritmik koşmamızı, daha verimli çalışmamızı sağlıyor. Tekrarlanan ritmin, çalışırken bir şeyleri ezberlemede kişiye yardımcı olduğuna dair bilimsel veriler açıklanmıştı bundan yıllar önce.
Aslında bu itici gücün kendisi doğanın bizzat içinde var zaten. Birkaç günlüğüne bilgisayarınızı, telefonunuzu, mp3 çalarlarınızı bir kenara bırakın ve hayatın çıplak sesini dinlemeye çalışın. Evet, gerçekten bu hayatın kendine özgü bir ritmi ve rengârenk bir müziği var. Ayak sesleri, parmaklarımızı oynatışımız, martıların çığlıkları, rüzgârın sesi ve daha nicesi. Görünen o ki, bu evren müzik üzerine kurulu olduğu için müziği seviyoruz.
Üzgün olduğumuzda, hayatın o neşeli ritmi bize uzak düştüğünde şarkılara sarılıyoruz ve melodiler bizleri hayatın “o ritmine” yeniden sokuyor. İyileştirici bir gücü var da denebilir. Müziğin hayatımı kurtardığına tanıklık ettim. Oradan biliyorum. En dibe vurduğum zamanlarda, ritmin sustuğu, nabzımı bile güçlükle duyduğum saatlerde şarkıların beni kuyudan çekip çıkardığını deneyimledim.