Başlıkta da yazdığım gibi; SON, The END, El Fin, Fine, Das Ende.
Daha önce de söylemiştim, yoğunluklardan günü gününe yazamadım [En azından şarkı meydan okumasındaki gibi], bu nedenle de çok içime sinmedi. Artık olduğu kadar. Buradan bir kez daha Zihnin Arka Sokakları'na kocaman teşekkürler. Öncülük edip, böyle güzel bir blog aktivitesine ev sahipliği yaptığı için ;)
Gelelim son soruya; 30. Gün: En sevdiğiniz film hangisi?
Kaç gündür o kadar düşündüm, taşındım. Mümkün değil, tek filme indirgeyemiyorum. Daha doğrusu yorumsuz değerlendiremiyorum filmleri. Benim için play/pause/stop tuşları arasında geçen zaman ya da sinemaya gidip, bir bilet alıp, öylece koltuğa kurulup, ekranda "bitti" yazısını görene kadar vakit öldürmek değil ki bütün mesele... O gün kendimi nasıl hissediyordum, yanımda kim vardı, başım mı ağrıyordu, öncesinde/sonrasında mutlu bir haber mi almıştım, aktör/aktris/yönetmen/senarist önceden beğenimi kazanmış kişiler miydi... falan filan. Her biri başlı başına etkileyici unsur :)
Bu soruyu düşünürken, kendi geçmişimi film şeridi gibi gözümün önünden geçirdim. Benden bir kuşak büyük kuzenlerimin etkisiyle gerilim/korku türü ile başlayıp, hayatıma giren her yeni insanla ve her geçen gün değişen beğenimle genişleyen kocaman bir yelpaze.
Şimdi söyler misiniz, nasıl karar vereyim? :)
En iyisi güzel bir şarkı ile noktalamak.
Hem Yann Tiersen'sız, Amelie'siz Film Meydan Okuması olur muymuş hiç!?
Yann Tiersen - Les Jours Tristes