Saturday, November 8, 2014

Güne Kuveyt'ten Merhaba: Günaydın İstanbul Kardeş :)

Buraları hiç bu kadar ihmal ettiğim olmamıştı. Hastalıklar, seyahatler derken tam 23 gündür yazmıyormuşum bloga! Bir yerden başlamak lazım gerekir dedim ve döndüm. 

Bu kez Kuveyt'ten, yeni bir Arap ülkesinden [ilki 8 ay önceki Bahreyn'di] hem güne, hem de bloguma yolu düşenlere bir "merhaba" demek istiyorum. Merhaba! :) 


[büyük hali için fotoğrafa tıklayınız.]


Yukarıdaki panoramik fotoğraf, gerçek anlamda bir Gune Merhaba benim için. Cep telefonuyla çekildiği için çok matah değil ama yine de anlamlı. Apar topar hatta paldır küldür gelinmiş bir seyahatin ilk gecesinde yapılmış gece çalışmasının ardından işyerinden çektim. Nasıl güzel bir merhaba dedi Kuveyt. Ben de merhabasına hürmeten fotoğrafımı buradan paylaşıyorum ki; dünyanın neresinde olursa olsun "güne merhaba, günaydın" demeyi unutanlara ışık olsun, hatırlatmaca olsun :)

ara not: Buraya dair ilk izlenimim; güneş çok güzel doğuyor ve batıyor. 



Bu tupturuncu merhabanın ardından "yorgunluktan ölsen de hemen uyumak olmaaaz" diyenler için bir de film önerim olacak. Çok eskilerden... 1998 yılında tv'de yayınlanmak üzere çekilmiş; Günaydın İstanbul Kardeş. Hiç izlememiş olanları derhal izlemeye, daha evvel izlemiş olanları ise ikinci, üçüncü defa izlemeye davet ediyorum. Pişman olmayacaksınız ;)

ara not2: Günaydın İstanbul Kardeş, Çağan Irmak'ın ilk yönetmenlik deneyimidir. Bu filmi tekrar izledikten sonra, günümüzdeki başarısının hiç de sürpriz olmadığına kanaat getirdim. "Ağaç yaşken eğilir" demişler :)

Filme dair kısacık bilgi:
Vasat kıvamında hayatlar süren radyocu Alican ile bankacı Sadenaz'ın hayatları bir şekilde kesişir. Tam da mutluluğa dair ümitlerini yitirmeye başladıkları bir dönemde gerçekleşen bu kesişmenin devamı filmde. Nerdeeen nereye diyorsunuz... Bu sebeptendir ki; izleyip de ümitlenmemek, gülümsememek mümkün değil.


Hatta finali de filmden kısa bir video ile yapayım ki; daha etkili olsun. Tekrar tekrar günaydınlar herkese...


***


Hırkamı alırsın giderken
Öyle çıkmış gelmişsin
Eşikte uğurlar öperim seni
Sende kalsın geriye getirme derim
Dışarısı serindir,
Sen üşürsün bilirim
Yapabilir misin diye sormuştun ya hani?
İşte şimdi söylüyorum, dinle:
Yapabilirim.
Ben küçük bir mucize yaratabilirim.


No comments:

Post a Comment